deneme bonusu evden eve nakliyat bonus veren bahis siteleri bahis siteleri popüler casino siteleri ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat
Edirne AÇIK 29°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

EMEP’ten “İş güvenliği” ile ilgili açıklama yapıldı: “Aslolan iş güvenliği”

ad826x90
ad826x90

Emek Partisi (EMEP) yeni başlattığı “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenli iş” kampanyası hakkında bir açıklama yayınladı.

Sendikal mücadelenin yükselerek emekçilerin haklarını alma konusunda önlerindeki en büyük engellerden birinin “İş Güvenliği” meselesi olduğunu açıklayan EMEP Keşan İlçe Örgütü, şu ifadelerde bulundu; “İşçi sınıfı, uzun süredir ücret artışı,

çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve bu taleplerine ulaşmanın bir yolu olarak sendikal örgütlenme için mücadele etmektedir. İlk ortaya çıkışından günümüze kadar kesintisizce sürdürdüğü bu mücadeleyle elde ettiği kazanımlarını kalıcı hale getirmek için de yasal güvenceye kavuşturmak istemiştir. Sermaye ve onun hükümetleri işçilerin taleplerinin yasal bir hak olarak tanınmaması için son derece katı bir tutum takınmış; tanımak zorunda kaldığı ‘yasal haklar’ın fiilen kullanılmasını engellemek için ise her türlü yolu denmiştir. Türkiye işçi sınıfı hareketinin yakın dönem tarihinde 1980’lerin ortalarından 1990’ların sonuna kadarki dönemi bu bakımdan zengin bir deneyim sunmaktadır. Yükseliş içindeki işçi hareketi ve sendikal hareketin cunta dönemindeki ekonomik hak kayıplarının karşılanması talebinin yanında en temel taleplerinden birini de ‘12 Eylül Anayasasının ilgası ve demokratik bir Anayasa ile iş kanunu ve sendikalar kanununun demokratikleşmesi’ talepleri oluşturuyordu. Sendikal bürokrasinin geriletilmesi ve özelleştirme uygulamalarının geciktirilmesi gibi işçi sınıfının o dönemki kazanımları bu zemin üzerinde yükselmiştir. Bugün iş kanunu ile sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanunu, ucuz emeğe dayalı üretim modelini desteklemekte, birçok esnek çalışma modelini içermekte ve sendikal örgütlenmeyi alabildiğince zorlaştırmaktadır. İşçi sınıfı, meşru haklarına dayanarak yürüteceği fiili mücadeleyle haklarının geriletilmesine ‘dur’ diyebilir. Ancak bunun için işçi sınıfının, bugün elinden alınmış olan demokratik-sendikal hakları ile mevcut kötü çalışma ve yaşam koşulları arasındaki dolaysız bağı görebilmesi gerekir. Bu nedenle işçiler içerisinde sürekli bir aydınlatma ve eğitim faaliyetinin yürütülmesi gereklidir. Sendikal hak ve özgürlükler için başlattığımız bu kampanya, sendikal yasaların demokratikleşmesini ortak bir talep olarak işçi sınıfının gündemine yerleştirecektir. Ancak sermaye ve hükümetler hak arayan emekçiyi yine işiyle, ekmeğiyle tehdit etmektedir. Bunun için emekçilerin kazanım elde edebilmesi ve sendikal hareketi yükseltebilmesi için İş Güvenliği kazanımının yasal olarak sağlaması gerekmektedir. İş güvenliği sağlanmayan bir işçinin bir hak için harekete geçme konusunda atıl davranması maalesef doğaldır. Etkin bir iş güvencesinin olmadığı durumda işçiler, mevcut yasalardan doğan hakkını kullandığında dahi işlerini kaybetmekte, bu da işçilerin temel işçilik hakları ve sendikal hakları için mücadele eğilimini olumsuz etkilemektedir. İnsanca yaşam ve çalışma koşulları için sendikalaşan işçilerin işlerini koruyabilmesinin patronların iki dudağı arasına sıkışmış olması, iş güvencesinin bulunmaması, sendikalaşma mücadelesini de zayıflatmaktadır. İşverene tazminatsız işçi çıkartma hakkı veren haklı fesih nedenleri esas alınarak işçilerin işleri, kıdem ihbar tazminatları, gasp edilmekte bu maddelerden işten çıkartma tehdidi ile işçilerin çalışırken, ücret, fazla çalışma, genel tatil ücreti, yıllık ücretli izin hakları ve işsizlik ödeneği gasp edilmektedir. İşverenin feshine karşı etkili bir iş güvencesi sisteminin var olmaması nedeniyle, emeğine sahip çıkan işçiler işverenler tarafından cezalandırılabilmektedir. İşçilerin Anayasal hakkını kullanıyor olmaları keyfi işten çıkartmalar karşısında önemsizleşmekte, anayasal güvenceler kâğıt üzerinde kalmaktadır. Etkin koruma hükümlerinin olmaması, patronlara sınırsız bir keyfiyet alanı yaratmaktadır. Son 40 yıldır iş güvencesinin olmaması, sermaye tarafından işyerinde keyfi yönetimini kurumsallaştırmanın aracına dönüştürmüştür. Yasaları serbestçe çiğneyen ve hukuku kendileri için kullanıp rıza üretmenin aracı haline getiren patronlar iş hukukunu daha da etkisizleştirecek adımlar atmayı planlamaktadır. Zaman zaman hükümet yanlısı basın aracılığı ile kamuoyuna yansıtılan ve ‘esneklik’ üst başlığı altında sunulan patron istemlerine bakıldığında oldukça güdük kalan iş güvencesinin tamamen ortadan kaldırılmak istendiği açıktır. İktidarın iş kanunu kodeksi adı altında sürdürülen çalışmalarında bu isteğin dikkate alınacağı yönünde görüşler de bakanlar ve danışmanlar düzeyinde dile getirilmektedir. Patron örgütleri ve iktidarın ‘çalışanlara iş ve özel yaşam dengesini kurmaları için avantaj’ reklamıyla makyajladığı ve övgüyle bahsettiği esnek çalışma modeli ise iş güvencesine dinamit koyan bir uygulamadır. Nitekim 2003’te yürürlüğe giren İş Kanunu’yla yasal dayanağa kavuşarak biçim ve türlerinin fiili uygulama alanı genişleyen esnek çalışma; 23 yılda sınıf mücadelesinin temel konularından biri haline gelmiştir. Belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışma, kısmi süreli çalışma, çağrı üzerine çalışma, geçici iş ilişkisi-kiralık işçilik, alt işveren (taşeron) usulü çalışma, denkleştirme, kısa çalışma, telafi çalışması, fazla çalışma gibi örneklerle gördüğümüz esnek çalışma modeli; patronlara türlü konularda keyfiyet sağlarken, işçilere hak kaybı olarak dönmektedir. Ancak mevcut yasadaki düzenlemede esnek çalışmayı sınırlayan kimi hükümlerin bulunması, patronları ‘daha da fazlası’ için iktidar kapısında sıraya dizmiş durumdadır. İstenen şeyin özü, iş güvencesinin kırıntısını dahi bırakmadan patrona tam serbestiyet güvencesi alabilmektir. Oysa iş güvencesi, işçi sınıfının mücadele kazanımı olarak yasa ve sözleşme metinleriyle de güvence altına alınmıştır ve çalışma hakkının özünü oluşturmaktadır. İş güvencesi işçilerin, yasal haklarına sahip çıkabilmesi ve örgütlenebilmesi için temel bir gerekliliktir. İş güvencesi bir lütuf değildir. İş güvencesi özünde işçinin işini korumaya yönelik ortaya çıkan bir kavramdır. İş güvencesi ile kapitalistlerin, işçinin sözleşmesini keyfi şekilde feshetmesi yasaklanırken aynı zamanda devlete de keyfi fesihlere karşı işçinin korunması yükümlüğü yüklenmektedir. İşverene bağımlı çalışan, kendisinin ve ailesinin geçimini ancak aldığı ücret ile temin eden işçilerin çalışma hakkının kâğıt üzerinde bırakılmasına göz yuman ve patronlarca gasp edilmesine ses çıkartmayan hükümetler, açıkça sermayeden yana saf tutmuş olacaktır. Mevcut iş güvencesi sistemi ‘işe iade’ davası açma hakkına dayanmakta ve bu hak ancak 30’dan fazla işçi çalıştırılan işyerinde çalışan ve burada 6 aydan fazla kıdemi olan, belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışan işçiye tanınarak sınırlandırılmıştır. İş güvencesi hakkını sınırlandıran bir başka unsur ise dava kazanılsa dahi işverenin işçiyi yeniden işe alma zorunluluğunun olmaması, tazminatla geçiştirebilmesidir. Var olan sistem içerisinde mahkemenin geçersiz ve haksız olduğunu tespit ettiği fesihlerde işverenin işçiyi işe almamasının karşılığı, 4-8 aylık ücret arasında değişen işe başlatmama tazminatıdır. Sendikal nedene dayanan fesihlerde ise işe başlatmama tazminatı işçinin bir yıllık ücret tutarından az olmayacak şekilde belirlenmektedir. Sendikal nedenlerle fesihlerde ise bir yıllık ücretin üzerinde tazminat belirlenmektedir ve parmakla sayılacak kadar az olaya özgüdür. Üstelik geçersiz feshe bağlı tazminatlar ile sendikal tazminat fesih tarihindeki ücrete göre belirlendiğinden, enflasyonist ortamda bunun bir yaptırım olması mümkün değildir. Davalar 2-3 yıl sürmekte ve bir yıllık ücret, güncel emsal ücretlere göre 3-4 aylık ücretlere tekabül etmektedir. İş güvencesinde ilişkin İş Kanunu’ndaki bu düzenlemeler, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 158 No’lu Sözleşmesinin oldukça gerisindedir. Türkiye bu sözleşmeyi 1994 yılında onaylamıştır ve 4 Ocak 1995’ten bu yana yürürlüktedir. Ancak hükümetler halen ILO 158’deki yükümlülüklerini yerine getirecek düzenlemeleri yapmamıştır. İşçiler için yaşamsal önemde olan iş güvencesini sağlayacak yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. İşçilerin, işten çıkarılma kaygısı olmadan örgütlenebilmesi için güvenceli ve insanca çalışma hakkı acilen teminat altına alınmalıdır Bu nedenle keyfi işten çıkarmaların ve ciddi hak kayıplarının önünü açan 4857 sayılı Kanun’un 25/II. maddesi değiştirilmeli, fesih şekline bakılmaksızın işçinin kıdem tazminatının her koşulda ödenmesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır. İşten çıkarmalar, keyfi uygulamaları engelleyecek ve işçilerin haklarını koruyacak şekilde işyeri kurul kararlarına, belirli yasal izinlere ve teminatlara bağlanmalıdır. İşyeri uyuşmazlıkları çözüm kurulları ve işyeri disiplin kurulları, işçi çoğunluğu sağlanacak şekilde yeniden düzenlenmeli, kurul kararı olmadan işçi çıkarılması yasaklanmalıdır. Ayrıca işletmesel karara dayanan fesihlerde, kurul kararı alınsa dahi mahkeme kararı olmadan ve işçilerin iş güvencesi hakları ile tüm olası hak kayıplarını karşılayacak teminat yatırılmadan işçi çıkarılmamalıdır. Sendikal örgütlenme başladığında ise geçerli fesih yasaklanmalı, haklı fesih iddiasıyla yapılacak fesihler de ancak kurul kararının yanı sıra mahkeme kararıyla ve teminat karşılığı yapılabilmelidir. Kıdem tazminatı, ücret vb. işçi alacaklarının tamamı öncelikli ve devlet güvencesi altında olmalıdır. Rehinle temin edilmiş olsa bile hiçbir ticari alacak veya kamu alacağı işçi alacağının önüne geçmemeli, ücret garanti fonu yeniden düzenlenmeli, kıdem tazminatı ve ücret alacaklarının tamamı işverenin acze düşmesi halinde ücret garanti fonu aracılığıyla ödenmelidir. İşçilerin hak arama ve dava açma süreçlerini zorlaştıran, hak kaybına neden olan arabuluculuk uygulaması derhal kaldırılmalıdır. Yine işçilerin hak kayıplarına neden olan zaman aşımı yeniden düzenlenmeli, tüm işçilik alacaklarındaki zaman aşımı süresi 10 yıla çıkartılmalı ve zaman aşımı süresi iş akdinin feshi tarihinden başlatılmalıdır. Bu sebeplerden ötürü iş güvenliği meselesini işçi hakları mücadelesinde son derece önemli bir mesele olarak görüyoruz. EMEP Keşan İlçe Örgütü olarak partimizin başlattığı kampanya bağlamında Keşan’daki tüm işçileri, kamu emekçilerini, köylüleri ve gençleri kampanyaya omuz vermeye çağırıyoruz.”

Haber MERKEZİ

ad826x90

ad826x90
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Çetin; “Bakan Tekin eğitim için beka sorunu”

HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.